MEHMET ERYUKSEL 0 555 524 89 91---0 543 257 89 13....mehmeteryuksel@mynet.com---mehmeteryuksel@hotmail.com....FOOD@BEVERAGE....YİYECEK@İCECEK UZMANI MEHMET ERYUKSEL....RESTAURANT-CAFE-BAR-OTEL KURULUMLARINIZDA DANIŞMANLIK VERİLİR. HİTAP ETTİGİNİZ KESIME GÖRE MENÜLERİNİZ YAPILIR VE MALİYET CIKARTILIR. MEHMET ERYUKSEL 0 555 524 89 91---0 543 257 89 13....
   
  FOOD,BEVERAGE, EGLENCE,İÇECEK-YİYECEK UZMANI,KOKTEYLL,RESTAURANT,COCKTAİL,CAFE,BAR,OTEL,HOTEL,HOTELS,MOTEL,TURİZM
  Kahvenin Tarihi
 

Deniz Gürsoy, Sohbetin Bahnesi Kahve, 2005, Oğlak Yayıncılık ve Reklamcılık San. ve Tic. Ltd. Şti., yazarın onayı alınarak kullanılmıştır.

KAHVENİN TARİHİ

"Bir Yemen dilberi
mahbub-ı cihandır kahve
Bir siyah cemali
esmerce civandır kahve"

Vehbi

Kahve ismi muhtemelen kahvenin üretim beşiği olan Güneybatı Etiyopya’nın Kaffa şehriyle ilgisi dolayısıyla verilmiş olmalıdır. Bazılarına göre ise eski Arapça’da şarap anlamında kullanılan “Kahwa” zamanla “kahve”ye dönüşmüş. Anlaşılan Araplar, kahvenin canlandırıcı ve enerji veren etkisini şarabınkine benzetmişler.

Bu arada, kahvenin çekirdeğinin Arapçası bunn, öğütülmüşüne yani toz halde olanına da bön demişler. Arapça’da kahvenin sözlük anlamları arasında gereği gibi tokluk, halis süt, rayiha (koku, aroma), bahşiş, kahvehane ve bir rengin adı da bulunmaktadır.

İngilizce coffee, Almanca kaffee, Fransızca’da ise café demişler ona. Hollandalılar koffie, Macarlar kávé, Romanyalılar kava, Polonyalılar kawa, Romanyalılar cafea, Ruslar kophe, İtalyanlar Caff?, Çinliler kafei veya teoutsé ve Japonlar kohi diyorlar. Yani, Dünyanın tüm lisanlarında üç aşağı beş yukarı benzer kelimeler kahveyi ifade ediyor. Bir ülke hariç. O ülke Ermenistan. Orada, kahveye “Soorj” diyorlar. Nereden türetmişler acaba ?

Kahve ağacının geçmişi, tarih öncesi Afrikasına kadar uzanmakta. Bugün Etiyopya ve Kenya’nın bulunduğu Orta ve Batı Afrika’da o dönemlerde, kahve ağacı olduğu varsayılmakta. Sözünü ettiğimiz yerlerde bugün bile yabani kahve çalıları, ağaçları bulunuyor.

Kahvenin tarihini 1000 yılı civarından başlatmak daha uygun. Çünkü, Habeşiştan’da o yıllarda çalı boyunda her mevsim yeşil ağaçların meyvesi olarak kayda geçmiştir. O yıllarda, o yörelerde dolaşan gezginlerin kayıtlarına göre bu meyveler olgunlaşmadan koparılır, kurutulup kavrulur, öğütüldükten sonra tuz ve yağ eklenerek bir bulamaç haline getirildikten sonra peksimet yapılırmış. Genellikle uzun yolculuklarda ekmek niyetine kervana alınırmış. Bu beş asır böyle sürmüş.

Derler ki Etiyopya’lılar, Arabistan’ı işgal ettiklerinde bu bitkiyi Arabistan’a taşıyıp Yemen’in dağlık bölgelerine dikmişler.

Uzun yıllar, ekmek yapmaktan başka bir şekilde değerlendirilmeyen kahvenin bugün bildiğimiz anlamda içilmeye başlamasıyla ilgili çok değişik rivayetler dolaşır.

Tarihçi Ahmet Efendi’ye göre tekkesinden kovulan ve dağlara sürülen bir derviş, bir başka rivayete göre ise bu kişi Mokka (Muhâ) kentinin şeyhi Ali Bin Ömer El-Şâzilî’dir (Ölm : 1418) ve dağlara sürgün edilip aç kaldığında kahve tanelerini kaynatarak suyunu içtiği söylenir. Ama işin enteresan tarafı onu ziyaret edenlerin de şeyhi açlık ve ölümden kurtaran bu nesne ile 8 gün beslendikleri söylenir. Bu arada salgın bir kaşıntı hastalığından (muhtemelen uyuz) bu içecek sayesinde kurtulduklarını çevrelerine anlatırlar. Anlatıldıkça kahve içilmesi Mokka’da yaygınlaşır.

Cezayir’de bugün kahve’ye “Şazeliye” demeleri demek ki bu olayın kahramanına atfen imiş. 1851 yılında basılmış olan “Eser-i Şevket” adlı sözlük ise kahve ile kahbe kelimeleri arasındaki ilişkiyi aşağıdaki rivayeti aktararak izah etmekte :

“Geçmiş zamanlarda Yemen vilayetinde bir fahişe kadın yaşayıp ergenlik döneminden vefatına kadar utanç verici işlerle meşgul olup pek çok nasihat edilmiş ise de bunlara kulak asmayıp o halde vefat etmiş; bu sebepten gasledilip kefenlenmesi meselesi ulema ve ahali arasında bir hayli dedikodu ve münakaşa yaratmış, İslami şeraite uygun şekilde yıkanıp kefenlenmesi kabul edilmemişti. Bunun üzerine Hiristiyan mezarlığına defnedilmiş; ancak Hiristiyanlar da kabul etmeyip bir gece mezardan çıkarıp atmışlar; şeyhlerden bir zat bunu görünce hemen bir derviş göndererek cesedi tekkesine getirtip şer'i hükumlara uygun olarak gaslettirip gömülmesini sağlamıştı.”
Bir süre sonra, evli olmadığı kişilerle cinsi münasebetlere girdiği bilinen bu kadının malum organı üzerinden bir ağaç bitmiş, bir tür meyve vermiş. Şeyh, bu meyveyi kaynatıp suyunu içmekte olduğu bir gün işi çıkarak gitmek mecburiyetinde kalmış ve işi bir dervişine havale etmiş, kaynatırken taşırmamasını da sıkı sıkıya tembih etmiş. Ancak derviş, dikkatsizlikle kahveyi taşırmış. Şeyh Efendi bulunduğu yerden ‘Eyvah, zengin fakir, kadin, erkek herkesin tiryakiliğine sebep oldun’ diye bağırmış. O günden beri kahveye kahbe yemişi denildiği ve kahve meyvesinin görünüşünün de kadının organına benzediği anlatılır.”

Yukarıda aktarılanların dışında bir öyküsü daha var kahvenin. O da keçilerin oynaşması ile ilgili. İşte, size Etiyopya’lı çoban Kaldi’nin öyküsü :

Kaldi, keçilerinin bazı yemişlerini yedikten sonra canlandığını, ve geceleri bile çok az uyuduklarını, farketmiş. Bunun üzerine Kaldi, bu yemişleri denemiş ve kendini daha dinç hissetmiş. Zamanla bu çekirdekleri kavurup öğüten Araplar çok lezzetli ve keyif verici olan kahveyi bulmuş.

Kahvenin keçilere yaptığı etkinin kısa sürede farkına varan insanlar, çekirdekleri toplayıp kullanmaya başlamışlar. Bununla birlikte, olgunlaşmış kırmızı renkli meyvelerin toplanıp içlerindeki tohumlarının yenip içilebilecek hale gelmesi için gerekli işlemlerin bulunup uygulanması oldukça uzun yıllar aldı.

Keşfi ile ilgili rivayetler değişse de, bütün tarihçiler, kahvenin dünyaya yayıldığı nokta olan Yemen'e Habeşistan'dan gelmiş olduğunda birleşiyorlar. 1450 yılında Habeşistan'dan, rivayete göre bir Türk kumandanı olan Özdemir Paşa tarafından Yemen'e getirilen ve üretilen kahve bu tarihten itibaren hızla keyif vericiler arasında başköşeyi aldı. Müslümanlar kahveyi çok sevdiler, Hindistan'dan Kuzey Afrika'ya ve Doğu Akdeniz'e kadar her yerde kahve içilir oldu. İslam'ın gittiği her yere kahveyi de beraberlerinde götürürler. Ve Kahve 1250-1600 yılları arasında Yemen'de ekilmeye başlanır.

Kahve ticareti de uzun yıllar Arapların tekelinde kalır. Çünkü Araplar, güneşte iyice kurutulmadıkça ya da suyun içinde kaynatılmadıkça kahve çekirdeklerinin ülke dışına çıkmasına izin vermezler. Böylelikle uzun yıllar boyunca Afrika ve Arabistan'ın dışına hiçbir kahve çekirdeği çıkamaz. Bu durum Yemen'i kahve konusunda rakipsiz kılar.

Bu yeni içecek, Müslüman toplumlarda “kahvehane” denilen yeni bir toplanma mekanı da yarattı. İlk kahvehane 1511’de Mekke’de bir camiin yanında kuruldu ve daha sonra özellikle cami yakınlarında birçok yerde açıldı.

Kahveyi ilk tanıyanlar Araplar olduğundan kahvenin ilk âşıkları da onlar arasından çıkmıştır. Kahvecilerin pîri sayılan ve :

Her seherde besmeleyle açılır dükkânımız
Hazret-i Şeyh Şâzilî'dir pirimiz üstadımız

Beytinde adı geçen Şeyh Ali bin Ömer El-Şâzilî'nin, kahvenin “tıpkı Zemzem gibi, ne niyete içilirse ona yaradığını” söylediği yaygın rivayetler arasındadır. Fakat, kahveye, Şeyh'ten daha fazla inanmış bir kişi vardır ki ömrünün son yıllarında sadece kahve ile yaşadığı ve “vücudunda bir parça kahve ile ölen insan cehenneme gitmez” dediği söylenmektedir. Bu kişi Ahmed bin Alevi Bâ Cendeb’dir.

İslam dininin alkollü içkileri haram saydığını biliyoruz. Doğal olarak şarap da, alkollü içkiler kapsamına girdiğinden yasak sayılıyordu. Sıcak ve kokulu bir içecek olarak sunulan kahvenin, şarabınkine eşdeğer etkisinin farkına varıldığında, ününün tüm İslam ülkelerine yayılması uzun sürmedi. Tütünden sonra ikinci sıraya yerleşen kahveyi tüm İslam toplumları sevmişti.

Yeni içeceği özellikle de Türkler çok sevmiş : Anadolu, Suriye, Mısır ve Güneydoğu Avrupa'da tanıtmışlardır. 1570'lere doğru kahve tüketimi Yemen’de yerleşmişti ve sufilerin, gece ibadetleri müddetince uyanık kalmalarına yardım ediyordu. XVII. Yüzyılın sonunda Türkiye’de de alışkanlık haline gelmişti. Kanuni Sultan Süleyman devrinde girmiş olan kahve o devirde, Yemen’den hareketle Mısır’dan transit geçerek İstanbul’a ulaşıyordu. Hatta kahvenin Yemen’den geldiğine dair bir çok manimiz vardır. Bunlardan biri aşağıdadır :

“Kahve Yemen’den gelir
Yârimden haber getir
Eğer yarim gelmezse
Yakasından tut getir.”

Kahvehanelerin sayısı Mekke’de hızla artar. O kadar ki birkaç yıl sonra kentte yüzlercesi vardı. İnsanlar bu kahvehanelerde sohbetler eder, gezginlerin öykülerini dinler ve çeşitli oyunlar oynarlar. Kahvehanelerde o denli çok şey öğrenilir ki hepsi birer “bilgelik okulu”na dönüşür. 16. yüzyılın ortalarında kahve Mısır, Suriye ve İran'da da içilir.. İstanbul'un yanısıra Medine, Kahire, Bağdat ve İskenderiye'de de kahvehaneler çoğalmaya başlar. Kanuni Sultan Süleyman'ın askerleri bu keyif veren içeceği Balkan, Orta Avrupa, İspanya ve Kuzey Afrika halklarına da öğretirler.

Ancak kahve bu denli yayılırken yasaklama girişimlerine de karşı karşıya kalır. 1511 yılında Mekke'nin yönetiminden sorumlu olan Khair Bey buyruğundakilerin kahve içip ona karşı geleceğinden çekinerek bu lezzetli içeceği yasaklamaya kalkar ancak bu durum Sultan'ın kulağına gidince kahvenin kutsal olduğu ilan edilerek Khair Bey ölümle cezalandırılır.

Kahvenin bu kadar popüler olmasına karşın Araplar, kahve ağacının yetiştirilmesindeki sırları dış dünyaya karşı korumuş ve yabancıların kahve çiftliklerine girişini yasaklamış.

Kahve çekirdeğini ham haliyle Arabistan'ın dışına çıkaran ilk kişinin Baba Budan adlı bir hacı olduğu söyleniyor. Budan, Mekke'den aldığı kahveleri Hindistan'a kaçırıyor ve oradan da çekirdekler Hollandalıların eline geçiyor. Bu çekirdekler Java'da kurulan kahve çiftliklerinin de temelini oluşturuyor.

Osmanlı'da kahve sıkıntısı başlaması ve Osmanlı’nun bu yüzden diğer ülkelere kahve satmaktan vazgeçmesi, Avrupa’lıları kahvenin tohumlarını alarak sömürgelerinde yetiştirmeye itiyor. Dünyanın ilk kahve serası olan Jardin de Plantes, 1713 yılında Fransa Kralı 14. Louis tarafından kuruluyor. Bazı kaynaklara göre 1720’de, bazılarına göre de 1723 yılında bir deniz subayı olan ve kahve tarihinin en önemli kişilerinden biri olarak bilinen Mathieu Gabriel de Clieu, bu seradan aldığı veya çaldığı kahve çekirdeklerini Martinik Adası'na ulaştırıyor. Hatta gemi yolculuğunda başgösteren içme suyu kıtlığında De Clieu’nün kendi günlük yarım bardak su istihkakını kahve fidanıyla eşit paylaşarak bu zorlu yolculuğu salimen tamamladığı nakledilir. Bu tohumlar 50 yıl İçinde 19 milyon ağaca ulaşıyor ve Orta ve Güney Amerika'nın kahve cenneti olmasını sağlıyor.

Bilin bakalım, kahve tarihi açısından bir dönüm noktası sayılan De Clieu’nün bu deniz yolculuğunu yaptığı geminin adı neydi ? Şimdi bana kızdığınıza eminim. Muhtemelen diyorsunuz ki : “Be adam biz kahve kitabı okuyup bilgi edinelim dedik, oysa sen bizi sıvana sokuyorsun !” Haklısınız. Geminin adı “Le Dromedaire” idi. Yani “Deve”. Tesadüfe bakın Arapların o tarihte (petrol olmadığından) en önemli ticari ürünü Deve adlı bir gemi ile dünyanın öbür tarafına taşınmış. Yani deve edilmiş.

Sonuç mu ? Yemen'den başlayan kahvenin yolculuğu Anadolu sayesinde dünyanın bir diğer ucuna ulaşıyor. Ama hala birçok insan, tarihi bir yanılgı içinde, bugün kahvenin anavatanı olarak Brezilya'yı tanıyor.

Yemen’in kahvesi var
Kahvenin telvesi var
Seninki pek de hırçın
Acep onun nesi var.

İLETİŞİM:
MEHMET ERYUKSEL
0 555 524 89 91
0 543 257 89 13

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı! MEHMET ERYUKSEL 0 555 524 89 91---0 543 257 89 13....mehmeteryuksel@mynet.com---mehmeteryuksel@hotmail.com....FOOD@BEVERAGE....YİYECEK@İCECEK UZMANI MEHMET ERYUKSEL....RESTAURANT-CAFE-BAR-OTEL KURULUMLARINIZDA DANIŞMANLIK VERİLİR. HİTAP ETTİGİNİZ KESIME GÖRE MENÜLERİNİZ YAPILIR VE MALİYET CIKARTILIR. MEHMET ERYUKSEL 0 555 524 89 91---0 543 257 89 13....

Graffiti Maker

Compteur.cc
 
 
MEHMET ERYUKSEL 0 555 524 89 91---0 543 257 89 13....mehmeteryuksel@mynet.com---mehmeteryuksel@hotmail.com....FOOD@BEVERAGE....YİYECEK@İCECEK UZMANI MEHMET ERYUKSEL....RESTAURANT-CAFE-BAR-OTEL KURULUMLARINIZDA DANIŞMANLIK VERİLİR. HİTAP ETTİGİNİZ KESIME GÖRE MENÜLERİNİZ YAPILIR VE MALİYET CIKARTILIR. MEHMET ERYUKSEL 0 555 524 89 91---0 543 257 89 13.... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol